Sinan Odabaşı
Sun-ra Arkestra grubuna, 20. Akbank Caz Festivali kapsamında İstanbul'da bulundukları birkaç gün boyunca çevirmenlik ve eski tabirle mihmandarlık yaptım. Bu "big band"in 1 Ekim Günü CRR Konser Salonu'ndaki konserinin tarihsel önemi, yalnızca Akbank Caz Festivaliyle sınırlı değildi. Bu konser aynı zamanda İstanbul'un, özellikle Beyoğlu civarında toplanmış bulunan müzikal alanın son 20 yıl içerisinde geçirdiği büyük dönüşüm açısından simgesel bir öneme sahipti; hem CRR'deki konser, hem de genel olarak Arkestra'nın 2010 güzündeki İstanbul seferi. Bu simgesel önem Arkestra'nın, birçok insanın Babylon'un duvarındaki posterden haberdar olduğu, kimilerinin de bu posterden anımsadığı, 1990 yılının Nisan ayındaki İstiklal Caddesi konserinden kaynaklanıyor.
Arkestra'nın İstanbul seferi, benim açımdan yorucu bir günle başladı. Grubun üyeleri İstanbul'a aynı günde ancak, çeşitli yerlerden ve çeşitli uçaklarla geldiler. Rehber ve çevirmenleri olarak da benim ilk görevim 30 Eylül Perşembe Günü, sabah dokuzdan akşam altıya kadar 4-5 defa havalimanına gidip gelmem oldu. Grup üyelerinin Yeşilköy'den Beyoğlu'na transferleri, grubun lideri Marshall Allen ve arkadaşının, gümrükten geçerken birbirlerini kaybetmeleri gibi küçük bir sorun dışında, her zamanki gibi devam ediyordu. Grupta alto saksafon çalan Knoel Scott'un, uçağının inmesinin üzerinden bir buçuk saat geçmiş olmasına rağmen, gümrük kapısından çıkmayışı ise beni endişelendirmeye başlamıştı. Grubun Alman menajerini aramam üzerine, son derece rahat bir ses tonuyla aldığım, "muhtemelen yanında vize parası yoktur, o yüzden geçemiyordur" yanıtı, beni rahatlamak bir yana, daha da endişelendirdi. İki saate yakın bir süredir Knoel'i beklemekte ve artık bir şekilde gümrük bölgesine girmem gerektiğini düşünmeye başladıktan sonra, Knoel çıkageldi. Merakla sordum, yolunda gitmeyen bir şey mi oldu diye. "You damn' right something went wrong" diye yanıtlayarak anlatmaya başladı. Gerçekten de, yanında vize parası yokmuş ve bir ABD vatandaşı olarak vize ödemesi gerektiğini bilmiyormuş. İmdadına, kendisi gibi sırada bekleyen bir başka yolcu yetişmiş, 20 ABD doları (yani vize ücreti) karşılığında bir CD'sini satın almış. Günün ilerleyen saatlerinde Knoel Scott'un, tamamı kendi bestelerinden oluşan ve Alaska'da kaydedilen bu albümünden, biraz da dayatma yoluyla, ben de bir tane satın aldım; kendilerini havalimanında beklemiş olmam, bana bir miktar indirim yapmalarını da sağladı.
Aslında bu durum, ilginç bir caz anekdotu olmasının ötesinde, göz ardı edilmemesi gereken bir gerçekliğe de işaret ediyor. Avukatlar, öğretmenler, banka memurları gibi birçok meslekte de olduğu üzere, dünyadaki müzisyenlerin küçük bir azınlığı kayda değer bir zenginliğe sahipken, baskın çoğunluk ise ailelerine bakmaya, faturalarını ödemeye ve karınlarını doyurmaya çalışıyor. Bu işi yaptığım yıllar boyunca, turnelerde cebinde son derece mütevazı miktarlarda parayla gezen birçok müzisyene rastladığımı da rahatlıkla söyleyebilirim. Arkestra üyelerinin de durumu farklı değil. Grubun lideri ve 86 yaşını sürmekte olan büyük müzisyen Marshall Allen, ABD'nin Philadelphia kentinde bulunan ve Arkestra üyelerinin de bir kısmının yaşamlarını sürdürdüğü "Müzik evi" nin, neredeyse bütün masraflarını karşılamayı üstlenmiş. Bana bu bilgileri aktaran Allen'in arkadaşı Cornelia, bir süredir evin damının aktığını ve gerekli tamiratları bir türlü yapamadıklarını söyledi.
İstanbul'da oldukları ilk gün dinlenen Arkestra üyeleri, ikinci gün farklı gruplar halinde, otellerinin civarında bulunan müzik dükkânlarını ve Kapalı Çarşı'yı gezdiler. Grubun 1990 İstanbul kadrosunda da yer alan ve meşhur posterdeki rastalı saçlarıyla dikkat çeken, aynı zamanda grubun en konuşkan üyesi olan Brezilyalı Elson Nascimiento-Pele ile aynı soyadına sahip!- Senegalli müslüman arkadaşlarına seccade alması da, dünyanın küçük bir yer olduğuna dair güzel bir örnek oldu.
Aynı zamanda oldukça konuşkan bir insan olan Elson bu özelliğini, Asmalımescit yöresinde dolaşırken her şeyin ne kadar da değiştiği ve geliştiği yönündeki izlenimlerini uzun uzadıya anlatırken kanıtlamıştı. Asmalımescit mahallesinin Babylon öncesi ve sonrası olarak bir ayrıma tabi tutulabilecek bir yakın tarihi olduğu, en azından bundan 11 yıl önce Babylon'un kuruluşunun bu tarihte önemli bir dönüm noktası olduğu herkesin malumu. Benim dikkatimi çeken bir değişim de, Arkestra'nın 1990 konseri fotoğraflarına biraz dikkatle bakıldığında fark edilebilmekte. Konser kamyonunu takip eden kalabalığa bakıldığında, belirgin bir erkek nüfus yoğunluğu göze çarpıyor. Bugünlerde Beyoğlu'nda, Türkiye'nin bu önemli kültür-sanat bölgesinde yürüyenlere, konserlere gidenlere bakıldığında ise, kadın-erkek oranının önemli ölçüde dengelendiği görülebiliyor.
Arkestra'nın İstanbul seyahatinin müzikal açıdan değerlendirilmesini, konserlere gelen dinleyicilere bırakıyorum. Bu konuda aktarmak istediğim not, CRR'deki konserden ziyade, iki gece üst üste Babylon Nublu'da gerçekleştirdikleri "jam session"larla ilgili. Özellikle ilk gece, hafta içi olmasına ve daha önceden duyurusu yapılmamasına rağmen, kalabalık bir dinleyici grubunun toplanması etkileyiciydi. İkinci gece, yani CRR konserini takip eden gece ise zaten salon tıklım tıklımdı. Daha etkileyici olan ise, özellikle CRR konserinden sonraki ikinci "Jam"de, çalmayı ancak, saat 03.00'ü geçtikten sonra ve dönüş için havalimanında olmaları gereken saate 4-5 saat kala bırakmalarıydı. Ben de çok yorulmuştum, ancak genç-yaşlı müzisyenlerin bu enerjileri karşısında bu yorgunluğu pek hissetmediğimi söyleyebilirim. Bir not da yeni çehresine bürünen Babylon Nublu ile ilgili olsun. Sun-ra Arkestra üyelerinin "jam session"ları için toplanan ilgili ve kalabalık dinleyici kitlesi, iyi müzik dinlemek isteyen ancak bilet almaya her zaman parası olmayan müzikseverler için, bu tarz ücretsiz etkinliklerin iyi bir seçenek olabileceğini gösteriyor. Tam da Asmalımescit gece hayatına müzikten ziyade, değil oturmanın, zaman zaman yürümenin bile zorlaştığı bir izdihamın hâkim olmaya başladığı günümüzde, gerek müzikseverler, gerekse organizatörler tarafından es geçilmemesi gereken bir seçenek.
0 yorum:
Yorum Gönder