Cecil Taylor Etkisi




Seda OBUZ


Akbank 19. Caz festivalinin 22 ekim Perşembe günkü konuğu caz tarihinin ünlü piyanisti Cecil Taylordı. Festivalin en usta sanatçılarından biri olan, ilk yayınladığı albüm 1956 yılında ki “ Jazz Advance” ile avangart cazın öncüsü haline gelen, 1962’lerin yeni yıldızı, 1980’den 1992 yılları arasında 13 yıl boyunca en iyi piyanist seçilen Cecil Taylor 2009 yılında İstanbul’da free jazz sevenlere inanılmaz bir konser verdi. Hem seksen yaşında, karşınızda inanılmaz enerjili bir sanatçı görmek, hem de caz tarihinde kırılma yaratmış, yeni tarzlar üzerinde yoğunlaşmış bu caz ustasını dinlemek inanılmaz keyifliydi.
Piyanonun zihnimde oluşturduğu narin müzik aleti kavramını yerle bir etmiş olan sanatçı, ilk yavaş dokunuşlarla başlasa da, Cecil Taylor ilerleyen dakikalarda ellerinin hızına hayran kalacağınız kendisiyle beraber sizi de notaların o kalıplardan çıkmış özgür yapısıyla bambaşka yere sürüklüyor. Melodileri anlamaya çalışmak, belli bir düzen içinde gideceğini farz etmeniz yapacağınız bir hatadır onu dinlerken, bilinenin aksine farklı tonlarla sizi zorlayan bir müziktir Cecil Taylor’ın müziği. Zaten kendisi müziğin kalıplar içinde var olmasına, belli akor dizilimlerine öfke duyan bir akımın öncüsü olan sanatçı konserlerine gelirken dinleyicilerden hazırlanarak gelmesini bu nedenle istemiş olabilir.
Free (özgür) cazın öncüsü olduğunu söylediğimiz Cecil Taylor, bu cazın diğer bir öncüsü Ornette Coleman ile caza 1960’larda farklı bir yön vermişlerdir. Free cazın ilk dönemlerinde siyasal nitelikli bir hareket taşıyordu bu akım. O dönemde bu müziği geliştiren yalnızca siyahlardı ve ırkçılık sorunu önemli bir kaygıydı. İlerleyen süreçlerde beyaz-siyah ayrımının verdiği hırs ve öfke yerini müzik anlayışıyla zihinsel ve duygusal yoğun verilere bırakmıştır. Free cazın en önemli özelliği olan doğaçlama yalnızca bir melodik hattı değil müziğin bütününü geliştirecek tarzdadır. O dönemin pek çok sanatçısı enstrümanlardan farklı bir ton elde etmek için çaba vermişler, bu tonu parçalarında kullanmışlardır. Çığlık, inilti sesleri kullanılmış, dinleyiciye kaba ve boğuk gelen tonlar parçaların karakteri haline gelmiştir ve parçalarda bitmemişlik duygusu yaratılmıştır. Böylece o güne değin caz müziğini belirleyen tüm geleneksel ölçütleri (swing, armoni örgüsü vb.) reddeden şiddetli karmakarışık, toplu halde doğaçlamadan başka ilke tanımayan bir müzik ortaya çıktı.
Konserde Cecil Taylor’a eşlik eden Tony Oxley, vurmalı çalgılar konusunda deha kabul edilmesinin nedeni bize yaşattığı müthiş müzik keyfiyle gösterdi. İkilinin arasında ki uyum mükemmeldi, doğaçlama ve kalıpsız müzik tarzına eşlik etmenin zorluğu da düşünülürse Tony Oxley inanılmazdı. İkili İstanbul da caz sevenler için inanılmaz bir konser verdi. Kimileri ayaklanıp gitse de, kimileri konser sonunda ayakta alkışladılar ikiliyi. Alkışlara karşılık altı dakikalık bir müzik ziyafeti ile devam edip, geldikleri mütevazı halleri gibi yine aynı mütevazilikle gittiler. Bu geceden akılda, evinize döndüğünüzde dinleyeceğiniz Cecil Taylor müzikleri ve kendisinin de dediği gibi piyanonun bir vurmalı çalgı olduğu kaldı.

0 yorum:

Yorum Gönder